İbn Arabî’ye göre aynanın kendi cirmi hiçbir zaman gözükmez. Ayna Allah’ın zâtına en güzel örnektir. Ayna, görülmez, bilinmez, tanımlanamaz, nitelenemez; onu bilen veya tanımlayan veya niteleyen kimse, sadece ondan kendisine ait olan ve onun zâtî hallerinden kendisinde idrak ettiği şeyi haber verebilir. Her aynanın kendisine yansıyan şeyler karşısındaki durumu budur. Çünkü kendisine yansıyan şey ile dolu iken ayna görülemez, sadece, -her ne ise- aynaya yansıyan şey görülebilir. Hatta ayna boş iken bile aynanın kendisi gözükmez. Yansıyan şeyin ayna ile aynaya bakan kimse arasına girip aynanın kendisine perde olduğunu iddia etmek İbn Arabî’ye göre yanlıştır. Görme ve tecelli ile ilgili bundan daha güzel bir misal yoktur. Ve ayna sembolizminin bize verdiği derin anlamın ötesinde bir ilim makamı yoktur. Binaenaleyh Rabbinin varlığının ve birliğinin vücûb hükmünde silinmekle kendi mümkünlüğünün hükümleri ortadan kalkıp, Hakk ve O’nun ilminde resmedilmiş şey ile dolmasının ardından “Gerçek İnsan”ın Hakk karşısındaki durumu da böyledir. Çünkü Gerçek İnsan, kendinde fâni, Rabbinin birliği ve -belirlenmiş veya tercih edilmiş bir amaç ile değil- bizzat sahip olduğu “vücûb hükümleri” ile perdelidir. Bu perdeler Allah’ın Zâtının bilinmesine engeldir.

IMG_3455

Ayna, kendisine yansıyan şeyi tekrar ona yansıtır; aynaya yansıyan şeyin sûreti de aynaya göre yansır. Ancak ayna, yansıyan şeyin hakikati için bir “mahal” değildir; bilakis ayna, yansıyan şeyin misalinin ve bazı zuhurlarının mahallidir. Aynanın, aynada yansıyanın hakikati üzerindeki tesiri, onu yalnızca ayna vasıtasıyla tanıyan kimse için geçerli olabilir. Bu durumda aynanın tesiri “Mutlak” olamaz. Hakk’ın vasıtasız tecellilerine İbn Arabî “berki tecelliler” ismini verir ki, bu tecelliler anlıktır; çünkü bu tecelli yakıcı olduğu için beşer bunu taşımaya sürekli takat getiremez.

Ayna sembolizm ile ilgili iki bakış açısı vardır. Birincisine göre; ayna Tanrı’dır. O tek varlığın mukabilidir. O aynaya bakan herkes onda Allah hakkındaki inancının hayaline bakar ve onu bilir, gerçekler. Ve yine âlem ancak bu aynada gözüküp var olabilen sûretlerdir. İnsan ise bu Tanrı aynasında yansıyan küllî görüntüdür. Bütün görüntü imkânı ifade eder ve bağımsız bir varlıkları yoktur. Aslında tek gerçeklik aynanın kendisidir. Aynanın parlak yüzeyi hiçbir zaman gözükmezken aynanın mevcut olmasının şartı olan arkasındaki karanlık, âlemin varlığını ifade eder. İblisin insan ile ilgili cehaleti buraya dayanır. Bu sadece insana yönelik değil bütün görünür maddî eşyaya karşı anlamazlığın bir göstergesidir.

İbn Arabî şöyle der:

“Parlak bir cisimde göze görünen sûrete bak da neyi gördüğünü iyi düşün! Cisimdeki sûretin seninle parlak cismi algılanan arasında bir engel olduğunu görürsün. Cisim sûretin yansıdığı yerdir. Dolayısıyla onu hiçbir şekilde göremezsin. Hakk ise mümkünlerin sûretlerinin tecelli ettiği yerdir. Binaenaleyh âlem ancak âlemi, fakat Hakk’ta görmüştür, yoksa Hakk’ı veya Hakk ile görmüş değildir.”

maxresdefault (2)

İkinci bakış açıdan ise Tanrı aynaya bakan, ayna imkân makamı ve görüntü ise mümkün varlıklardır. Tanrı tek olmasına rağmen farklı aynalarda farklı sûretlerde gözükür. Burada ise insan aynanın cilası konumundadır.

Aynaya bakan kimse, bir yönden aynadaki sûretin aynıyken bir yönden ondan başkadır. Aynadaki sûrete bakan şu bilgiyi verir: Ben, Senin tecellinden meydana gelmiş ve Senin sûretine göre var olsam bile Sen ben olmadığın gibi ben de Sen değilim.

Eğer âlemi ayna kabul edersek Allah, mazharların hükmünce veya mazharların sûretlerinde zuhur edendir. Yani a’yân-ı sâbite denilen ve aslında Allah’ın aynı olan bu özler hüküm olarak “aynalık” vasfıyla nitelenirler. Eğer Allah’ı âlemin karşısında ayna olarak kabul edersek âlem Hakk’ın Varlığında kendisinin mukabili olan şeyleri görür. Bu durumda âlemin Hakk’ın kendiliğinde bulunduğu durumu yani aynayı görmesi söz konusu edilemez. Nitekim aynada yüzüne bakan kişi yüzünü gördüğünden emin iken aynanın hükmüne göre de yüzünü görmediğini bilir. İbn Arabî bu izahı yaptıktan sonra her iki nispetten dilenenin yapılabileceğini söyler.

Görüleceği üzere İbn Arabî’ye göre, insan Allah’ın aynasıdır. Ve yine Allah insanın aynasıdır. İster Allah insanın aynası olsun, ister insan Allah’ın aynası olsun, ayna hep özneyi simgeler; bu yüzden aynı anda bilginin nesnesi olamaz. Dolayısıyla gerek insanın ve gerekse Tanrı’nın zâtı her şeyin kendisinde bilindiği ayna olmakla beraber kendileri hiçbir şekilde bilinemeyen özne konumundadır. Zât makamı göze benzer. Upanişadlar’da ifade edildiği gibi, görünen şeyleri gören göz görünmezdir. Bilinen şeyleri bilen akıl bilinemezdir. Aynanın hep özne olması bu açısındandır. Yoksa özne ve nesne birliğini sembolize eden unsur olması açısından aynadan başka bir varlık yoktur. Bu açıdan ayna kendi bilinemezliği içerisinde bilinebilen sonsuz ve tek şeydir.

old-mirror

Tanrı kalb ve âlem aynasında yansıyınca aslî varlığı tersine çevrilmiş olarak gözükür. Ayrıca bir nesnenin aynadaki imgesinin o nesneye göre tersine çevrilmiş oluşu gibi, Saf Varlık’ın saadeti yansıdığında yok edici bir şiddet olarak, ebediyet kısa bir an gibi görünür. İnsanın hakikati olduğu gibi bilmesine engel olan egoyu oluşturan aklı da Hakk’ın sûretini tepetaklak aksettiren bir aynadır. İlkesel düzeyde de birinci ve en büyük olan, en azından görüntüde, tezahür düzeyinde en sonuncu ya da en küçük olandır. Matematik alanında kullanılacak kavramlarla örnek verecek olursak: her ne kadar zaten onun kendi özgün özelliklerinin gelişiminden ya da yayılımından başka bir şey olmayan tüm uzayın kendisinden türediği ilke olsa da geometrik nokta, nicelik itibariyle bir hiçtir ve hiçbir yer kaplamaz. Ancak ilkesel olarak da en büyüktür. Zira o, sayıların tümünü bil kuvve olarak içerir ve yalnızca kendisinin, sınırsızca yenilenmesi sûretiyle onların tüm dizesini içerir. Ağaç sembolizmi ile ayna sembolizmi arasındaki bağlantılardan birisi bu noktada oluşur. Âlem aynasının köklerinin semada olmasına rağmen yeryüzündeki ağaçların kökleri topraktadır. Bunun nedeni yukarıda yapılan izahtır. Görünürler âlemindeki bütün maddî unsurların asılları aşkın âlemde gizlidir.

İbn Arabî takipçilerinden Cîlî’ye göre, kalb, yüze tutulan aynaya benzer. Kalb, varlığın görüntüsüdür. Âlem her nefeste değişmektedir ve âlemin görüntüsü kalbe vurunca kalb de âlemle beraber değişir. Tıpkı bir şeyin aynada aynının değil de aksinin çıkması gibi. Yazının aynada ters taraftan yansıması gibidir. Ona göre, aslında âlem ancak kalbin aynasıdır. Aslı ve sûret kalb’dir. Parça ve ayna da bu âlemdir. Görüleceği üzere bir açıdan insan ayna diğer bir açıdan ise Tanrı yahut âlem aynadır. Ârifler zevklerine göre bu ikisinden birisini tercih etmektedir. Kanaatimizce en doğru görüş, İbn Arabî’nin de vurguladığı gibi, bütün varlığın tek başına bir ayna olmasıdır. Aynanın parlak yüzeyi yüce şeyleri simgelerken, aynanın karanlık cephesi ise aşağılık ve süflî şeyleri ifade eder. Yönler görelidir. Mümkün varlık göreli olandır.

painting-old-times-muslims-praying

Öyleyse mümkün, aynaya bakan insan ile ayna arasında gözüken sûrete benzer. Ne görendir ne ondan başkadır! Mümkün sübutu bakımından Hakk’ın aynı veya ondan başka da değildir. Öyleyse mümkün izafî ve göreli bir şeydir.

Ayna simgesi hakkında söylenenleri rasyonel olarak anlamsız bulamayız; ancak bir kısım insanların bunlara kani olmasını da bekleyemeyiz. Çünkü onlar kendi mantık ve analizleri dışında bir şey kabul etmezler. Aynanın hem özne hem de nesne olması, hem bilen hem bilinen olması bir şeyin farklı nispetlerle farklılaşmasına benzer. Tıpkı bir insanın babasına göre oğul, oğluna göre baba olması gibi mutlak ve izafi arasında varlıksal bir ikilikten asla bahsedilemez. Ayna sembolizmini özetlememiz gerekirse “Varlık”ın görünebilmesi için mümkün aynasına ihtiyacı vardır. Aksi durumda Saf Varlığı görüp akletmemiz imkânsızdır.

Mümkünün gözükmesi için biricik ve tek gerçeklik olan Varlığın ona ilişmesi gerekmektedir. Bu ilişme iki ayrık şeyin bir birine ilişmesi değildir. A’yân-ı Sâbite denilen varlık kokusu almamış mümkün, kendisini ancak ve ancak varlık aynasında görebilir. Herkes aynaya bir baksın. Karşısındaki sûret kimdir? Ne kadar gerçektir? Gören ve görülen kimdir?

2 YORUM

  1. Rabbimi öğreneceğimiz tek yer kuran ı kerimdir orda 10:36 53:28 de onların zanda bulunduklarını başka ayetin de de yanlarında bir kitap mı var delilinizi getirin diyor en el hak diyenler sadece zanda bulunuyorlar ALLAH a iftira atıyorlar sanki Rabbim kendi eğilir için insanı yaratmış böyle düşünceden rabbime siginirim

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.