Uzaylılar hakkında akla en yatkın 15 teori

Evrende yalnız olmadığımız fikri giderek yaygınlaşan bir fikir olarak hemen her alanda dillendirilmeye başlandı. Bu fikir üzerine filmler de yapıldı, komplo teorileri de üretildi, kimi zaman kanıt niteliğinde bazı ip uçları da bulundu. Ama kesin ve net olarak evrende yalnız olup olmadığımız sorusunun cevabı ortaya konulamadı. Peki eğer evrende yalnız değilsek, kim bu uzaylılar? İşte akla en yatkın 15 teori!

Evrenimiz 15 milyar yıldan fazla bir süredir karanlığın içinde savrulan gezegenlere ev sahipliği yapıyor. Bu kadim kainatın içinde sadece dünya ile aynı boyutlara sahip 17 milyardan fazla gezegen bulunuyor. Sadece Samanyolu Galaksisinde ise toplamda 200 ila 400 milyar yıldız yer alıyor. Bu kadar fazla gök cisminden, etrafında döndükleri güneşe uzaklıkları ve konumları itibariyle sadece 2000’de 4 tanesinde yaşam olması muhtemel görülüyor. Bu oldukça büyük bir oran. Çünkü bu orana bakacak olursak evrende üstünde canlı olması muhtemel 34.000.000 gezegen bulunuyor. Tabi bunların hepsi bir varsayım. Ancak en kötü ihtimaller gözetildiğinde bile ortaya çıkan bu sayının 100’de 1’inde bile gerçeklik payı olsa , yine karşımızda 340.000 muhtemel dünya benzeri yaşam barındıran gezegen kalıyor. Evren çok büyük olduğu için, ihtimal de bu kadar yüksek olabiliyor. Tarihi boyunca kendisini evrenin merkezine koyan insanlık, şimdi gökyüzüne bakıyor ve nereye ait olduğunu, kim olduğunu bulmaya çalışıyor. Dünyada yapılan tüm anketlerde gün geçtikçe uzayda hayat olduğuna dair inanış güç kazanıyor. Peki kim bu uzaylılar? Neredeler ve ne yapıyorlar. Şu güne kadar ortaya atılan pek çok iddia oldu. Mars’tan ya da Ay’dan geldikleri sanıldı ama hiçbiri bu 13 teori kadar tedirgin edici ve akla yatkın olmadı…

1. Ardımızdan gelenler

Bu teoriye göre insanlar ve dünyadaki canlı yaşam başka bir evrenden geliyor. İzini süremediğimiz bir çağda, uzak bir galakside, ölen bir gezegenden yola çıkan insanlar uzay gemilerine atlayıp yeni bir ev bulmak için evrende yol aldılar. Bu yolculuklardan birinde Dünya keşfedildi ve sistemli bir şekilde önce hayvanlar test amaçlı bu mavi gezegene gönderildi. Testler başarılı olduktan sonra da insanlar gezegene inerek yeni bir hayata başladılar ve aradan geçen çağlarda, eski gezegenlerindeki hayatı unuttular ve dünya ezelden beri insanlığın yuvası olarak bilindi. Ancak, uzayda kalacak yeni bir ev arayan insanlar farklı gezegenlere dağıldılar ve şimdi çağlar önce ardımızda bıraktığımız “akrabalarımız” bizi buldu ve yanımıza geliyorlar! Bu teori her ne kadar bilimkurgu gibi görünse de çağlar öncesinden kalan bazı garip kalıntılar, insanlık bu gezegende var olmadan önce, teknolojik cihazların ve insanların gezegende var olduğunu gösteriyor. Misal;

* Karbon testleri 150 milyon yıl önceyi işaret eden bir balyoz

* Varlığından son birkaç yüzyıldır haberdar olduğumuz dinozorları aslına uygun resmeden, Peru’daki antik Ica kalıntıları

Bu gibi kalıntılar, insanlığın dünyaya sandığımızdan çok daha eski bir çağda ortaya çıktığını gösteriyor.

2. Eski dünyalılar 


Bir başka teori ise, tam tersi bir iddia ortaya koyuyor. Uzaylı olarak nitelediğimiz canlılar aslında dünyalı olabilir. Çağlar öncesinde dünyada medeniyet kurmuş çok ileri bir uygarlık belki de uzayın kapılarını aralamış olabilir. Aztek ve Mısır gibi medeniyetlerin gök biliminde ne kadar uç noktalara ulaştığını düşünecek olursak, pekala izini kaybettirmiş kayıp bir uygarlık da uzayda yolculuğun yolunu bulup dünyayı terk etmiş olabilir. Şimdi ise gittikleri gezegenden geri dönüyor olabilirler. Belki de kaybettikleri köklerini bulmak için anavatanlarını inceliyorlardır. Peki ya yurda dönüş operasyonu içerisindeyseler gezegeni onlarla nasıl paylaşacağız?

3. Yıllar önce gelenler

Son yıllarda yüksek sesle dillendirilen düşüncelerden biri de Antik Uzaylılar teorisi. Bu teoriye göre uzaylılar dünyamıza yeni gelmiyorlar. Daha önce defalarca geldiler, uyarlıklar kurmamıza yardım ettiler, yol gösterdiler ve iletişim kurdular. İlk medeniyetlerden günümüze, dünyamız sürekli uzaylıların ziyaretine açık bir turistik mekan olabilir mi? Bu fikir pek çok kesim ve tarihçi tarafından akla yatkın bulunuyor. Popüler kültürde de kendine sağlam bir yer bulan History Channel’ın “Ancient Aliens” programı da oldukça iddialı bir şekilde teoriyi savunuyor. Ortaya çıkartılan tarihi buluntular bu şüpheleri haklı çıkarır nitelikte;

* Asya’da bulunan 12000 yıllık diskler üstündeki çizimler bir hayli ilginç

* Ortaçağ’da çizilen tablolardaki gök cisimleri de şüphe uyandırıcı

* Sadece gökyüzünden görülebilen M.Ö. 200 yıllarında yapılan Nazca çizgilerinin de kimler içi yapılmış olabileceğine dair fikirler kafa karıştırıyor

4. “Yaratıcılar” 


En korkutucu ve insalara uzak gelen teori ise, uzaylı olarak bildiğimiz yabancıların aslında dünyadaki yaşamın tasarlayıcısı oldukları yönünde. Dünyayı bir deney alanı olarak kullanan uzaylıların, aynı bizim laboratuar hayvanlarından faydalandığımız gibi, bizden yararlandıkları rahatsız edici bir fikir olarak ortaya atılıyor. İnsanlığın sıkı sıkı bağlı olduğu yaradılış ve var olma teorilerine son derece ters olan bu görüşün destekleyicileri de yok değil.

Üstelik pek çok eski uygarlığın yaratılış destanlarında, insanoğlunun kimi zaman “devler” kimi zaman “tanrılar” gibi varlıklar tarafından özel olarak yaratıldığına vurgu da yapılır. İlahi dinlerle pek çok konuda çelişen bu fikrin savunucuları, kutsal kitaplardaki metinlere farklı bir yorum getirerek, aslında kutsal kitapların da bu yaratılış teorisine işaret ettiğini iddia ediyorlar. Hatta evrim teorisinin pek çok destekçisi de maymundan evrimleşen insan figürünün, bir tür genetik müdahale ile evrimleştiği yönünde bu teoriye yakın duruyor.
5. Zaman makineleri 


Bir ilginç teori de gökyüzünde beliren UFO’ların aslında birer zaman makinesi olduğu yönünde. Çağlar ötesinde gelişmiş insan uygarlığının zaman makinelerini keşfetmesi halinde elbette birileri geçmişe yolculuk etmek isteyebilecektir. Geçmişe yapılan bu yolculukta, gökyüzünde aniden beliren ve kaybolan araçların içerisinde dünyayı gözlemleyen zaman yolcuları mı yoksa bizim uzaylı sandıklarımız?

6. Robotlar

En tutarlı ve bilimsel teorilerden biri, eğer uzay araçları dünyamızı ziyaret ediyorsa, içlerinde canlı organizmalar yerine robotlar olacağı yönünde. Çünkü yıldızlar arası bir seyahat bildiğimiz anlamda canlı organizmalar için son derece zorlu bir süreç. Yıllarca zaman geçmesi ve yapılan yolculuklardan olumsuz etkilenebilecek olunması bu teoriyi destekler nitelikte. Bir diğer önemli nokta, canlı yaşamın olduğu gezegenlerde atmosfer özelliklerinin birbirinden çok farklı olabileceği unsuru. Böyle bir durumda, galaksiler arası yolculuk yapabilecek kadar zeki canlıların, kendileri yerine uzaktan kontrol ettikleri cihazları dünyamıza göndermeleri mantıklı değil mi? Yani bugün bir UFO’yu ele geçirsek bile içinde muhtemelen bulacağımız şey, yapay zekaya sahip bir robot olacaktır.

7. Tanrılar ve melekler

İnsanları en çok rahatsız eden teorilerden biri de uzaylı olarak adlandırdığımız varlıkların aslında yanlış yorumlanmış olmaları. Dünya üzerinde ilahi dinler olarak bildiğimiz ve benimsediğimiz inanç sistemleri, eski insanların yüksek bir teknolojiyi yanlış yorumlamaları olabilir mi? Ülkemizde “Tanrıların Arabaları” olarak bilinen kitabın yazarı Erich Von Daniken’in ortaya attığını söyleyebileceğimiz bu teori kutsal kitaplardaki metinlerle, açıklanamayan tarihi kalıntıların eşleştirilmesiyle oluşturuluyor.

Bu hikayede uzaylıların oynadığı rol değişkenlik gösterebiliyor. Von Daniken, ilk yıllarda iddialarını uzaylıların eski insanlar tarafından tanrısallaştırdığı üzerine kuruyordu. Ancak son yıllarda Ancient Aliens gibi konuya değinen programlarda verdiği demeçlerde uzaylıların Tanrı ile insanlık arasında bir aracı konumunda olabileceğini belirtiyor.

8. Aramızdakiler 


Bir başka teoriye göre uzaylılar insan görünümüne bürünebilen özel canlılar ve çoktan bizim aramıza karışmış durumdalar. Buna benzer bir diğer teoride ise uzaylılar bir tür virüs ya da vücudu ele geçiren organizma konumunda. İnsan bedenini ele geçirip, hastalık gibi yayılarak dünyayı ele geçiren bir uzaylı senaryosu her ne kadar olağan dışı gibi gözükse de, bu yönde bir çok film yapıldı ve bu teorinin milyonda bir gerçekleşme ihtimali bile çok tehlikeli bulunuyor.

Her ne olursa olsun, yabancı galaksiden gelen bir canlının insan görünümünde ortalarda dolanıyor olması son derece rahatsız edici. Bu türdeki filmlerin en son örneği Scarlett Johansson’un oynadığı “Under The skin” olarak gösterilebilir.

9. Biz 


En gerçekçi bulunan teorilerden biri de, UFO olarak tanımladığımız cisimlerin birer insan yapımı cihaz olduğu yönünde. Özellikle 2. Dünya savaşından sonra yaygın bir şekilde tüm dünyada kayıt altına alınan ve doğruluğu ıspatlanmış bir çok tanımlanamayan uçan cisim görüntüsünün, ABD’nin geliştirdiği yeni bir uçuş teknolojisi olduğu düşünülüyor.

Üstelik bu görüşü destekleyen araçlar da gerçekten yıllardır denemelere tabi tutuluyor. Bu düşüncenin bir diğer kırılımı olarak da “Roswell UFO Vakası” olarak bilinen olaydan sonra, ABD’nin bir uzaylı yapımı araç ele geçirerek bu aracın üstüne prototipler geliştirdiği yönünde fikirler var. Rosewell olayı her ne kadar meteoroloji balonu iddiasıyla kapatılmaya çalışsa da bugün ABD’de yaşayan insanların büyük bir çoğunluğu Rosewell’de ele geçirilen UFO’nun 51. bölgede saklı tutulduğuna inanıyor.

10. Gözlemciler 


Uzaylıların bir gözlemci olduğunu düşünenler de çoğunlukta. Özellikle uydumuz olan Ay’ın uzaylılar tarafından dünyayı gözlemlemek için kullanıldığı yönünde ciddi iddialar söz konusu. Ay’ın çözülemeyen pek çok sırrı ve insanlığın artık Ay’a araç göndermemesinin sebebi olarak da bu gösteriliyor. Bu teoriye göre uzaylılar bizi sadece gözlemliyorlar. Herhangi bir şekilde temas kurma niyetleri yok. İnsanlık ve gezegenimiz hakkında bilgi edinip raporlama yapıyorlar. Ara sıra meşhur kaçırılma olayları da yine bu gözlemlerin bir parçası olarak görülüyor. Uzaylılar için dünya bir inceleme alanı olabilir mi?

Bir rivayet: Bu düşünceyle paralellik gösterebilecek bir rivayeti de paylaşmak gerekirse; 19. yüzyılın sonunda ilk uzak mesafeli radyo dalgaları kullanılmaya başlandığında kaynağı anlaşılamayan bir frekanstan gelen bir yayın fark edildi. Bunu fark eden kişilerden biri de Nicola Tesla’ydı. Dünyayı çevreleyecek bir elektrik katmanıyla, tüm dünyaya kablosuz elektrik sağlayacak bir çalışma üzerine yoğunlaşan Tesla, gökyüzünü bu sebeple incelerken, daha herhangi bir uydunun dünya yörüngesinde olmadığı bir zaman diliminde radyo dalgaları yayan bir gök cismi fark etmişti.

1960’larda ABD ve Sovyet güçleri, dünyanın yörüngesindeki bu garip cismi fark ettiler ve “casus” olarak gördükleri bu uyduyu bir rivayayete göre görüntülemeyi de başarmışlardı. “Siyah Şövalye” ya da “Siyah Uydu” olarak bilinen bu cismin akıbeti tam olarak bilinmese de 1950’lerden 70’lere kadar bir çok kez gazetelerde haberinin yapıldığı bir gerçek!

11. İstilacılar

Çağımızın en büyük fizikçilerinden olan Stephen Hawking’in de desteklediği bir teoriye göre ise uzaylılar bizim düşmanımız olarak gezegenimize geliyorlar ya da gelmek üzereler. Bu teoriye göre uzyalıların bizimle karşılaşması, Amerika’yı keşfeden İspanyollar ve ardından gelen milletlerin, yerli halka uyguladıkları soykırımdan farklı bir sonuç çıkartmayacaktır. Dünyamız yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla zengin ve canlılık çeşitliliğiyle göz alıcı bir gezegen.

Çok uzaklardan gelen zeki varlıklar, buraya kadar ulaşmak için gösterdikleri çabanın karşılığı olarak gezegenimizi ele geçirmek isteyebilirler. Açıkçası biz uzaylıların yerinde olsak, bu kadar güzel bir gezegeni istila etmez miydik? Bu teorinin taraftarları olası bir savaşın kaçınılmaz olduğunu ve er ya da geç uzaylılarla dünyalılar arasında bir ölüm kalım mücadelesi verileceğine inanıyorlar.

12. Koruyucular 

Uzaylıların savaşmak için değil, tam tersine dünyadaki tüm olumsuzlukları ortadan kaldırmak üzere bizi korumak amacıyla geldiğine inanan teorisyenler de var. Bu düşünceye göre eğer insanlık olarak dünyaya zarar vermeye devam edersek, uzaylılar er ya da geç gezegeni korumak adına bir müdehalede bulunacaklar ve insanlık yeni bir aydınlanma çağında galaksiler ötesinden gelen yol göstericilerinin ışığında ilerleyecek.

13. İmparatorluk

Bir teoriye göre ise uzay, pek çok farklı uzaylı medeniyetinin bir arada barındığı bir nevi “imparatorluk” ile çevrelenmiş durumda. Tek bir çeşit uzaylı formu ya da türü yok. Birbirinden çok farklı akıllı canlı türü var ve Dünya bu imparatorlukta yerini almak üzere. Yüzyıllarca cehaletin ve geri kalmışlığın avucunda kıvranan genç bir tür olan insanlık henüz bu bilgiye hazır olmadı için sadece gözetim altında tutuluyor. İnsanlık bir gün uzaylıların varlığını ve uzaydaki bu canlılık çeşitliliğini kabul edecek noktaya erişecek. Kendisini kainatın merkezi olarak görmekten vazgeçen insanlar, uzaylıları gördüğünde korkmak ve taş atmak yerine objektif bir bilgi alışverişine hazır konuma ulaşacaklar. İşte o zaman uzaylılar bizi imparatorluklarına davet edecekler ve kainatın gerçekten bir parçası olacağız. Onlar sadece bizim hazır olmamızı bekliyorlar, sadece teknolojik olarak değil, görüş olarak da gelişmemizi bekliyorlar. Bu teoriye en çok yaklaşan yapım olarak Star Wars ve Star Trek gibi film ve diziler öne çıkıyor.

14. Dostlar

Uzaylılarla barış dolu bir geleceği uman teorilerden biri de “Selam dünyalı biz dostuz” sözüne dayanıyor. Uzaylıları, dünyamıza ürkek ve meraklı bakışlarla gelen canlılar olarak gören bu teoriye göre uzaylılar bizimle bir an önce iletişim ve dostluk kurmak, keşiflerini yaparak kendi gezegenlerine dönmek istiyorlar. Son derece masum ve çocuksu olduğunu söyleyebileceğimiz bu düşüncenin savunucularına göre, bizim uzaylılardan değil, uzaylıların bizden korkması gerekiyor. Çünkü teoriye göre uzaylılar öldürmek, zarar vermek gibi dürtülere sahip değiller ve dünyalılarla karşılaştıklarında büyük ihtimalle zarar görebilirler. Bu teoride savaşmak ya da savunmak üzerine bir kültürleri olmadığına inanılan uzaylılar için bu teoriye göre dünyalılarla iletişim kurmak son derece tehlikeli.
15. Daha yeni geldiler!

Bir başka teoriye göre ise, uzaylılar dünyayı daha dün keşfettiler ancak uzaylılara göre dün, aslında bizim için çağlar öncesi. “Yıllar önce gelen antik uzaylılar” teorisine de göz kırpan bu düşünceye göre, ışık yılı ve uzaydaki zaman bükülmesi gibi bilimsel veriler göze alındığında belkide insanlıktan bile önce uzaylılar dünyamızı keşfettiler buldular ve incelemeye başladılar. Ancak bu faaliyet onların gezegenlerinde sadece bir kaç gün ya da aylık bir gelişme. Onların her ziyaretlerinde biz çok daha fazla ilerlemiş oluyoruz. Bu sebeple ziyaretlerini de giderek sıklaştırıyorlar. Çünkü hızlı gelişimimizin sebebini bildiklerinden belki de aradaki zamanı kaçırmamak adına her saniye yeni bir araç yolluyor olabilirler.

Onların yeni keşfettiği, bizim ise çağlar önce keşfedildiğimiz bu teori, uzay bilimi açısından da oldukça makul. Bu aynı zamanda uzaylıların çağlardır neden dünyayı inceleyip hala bizimle iletişime geçmediklerini de aslında açıklar nitelikte. Onlar açısından iletişime geçmek için çok erken olabilir. Belki de bizi kendi zamanlarına göre daha bir ay önce keşfettiler ve belki de yarın bizimle konuşmak isteyeceklerdir. Ama bu bizim gezegenimizde birkaç yüzyıla denk bir zaman dilimine eşit olabilir! Tüm teoriler arasında şu ana kadar en yatkın olanı olarak kabul edilen bu düşünce gün geçtikçe gökbilimcileri tarafından daha çok destekleniyor.

Son olarak bu teorilerden hiçbiri size yakın gelmiyorsa, şunu bilmek gerekir ki uzayda yaşam bulma ümidiyle araştırmalarını sürdüren NASA’nın elinde pek çok uzay aracının dünyaya giriş ve çıkış yaptığına dair görüntüler mevcut. Bu görüntülerin hiçbiri NASA tarafından da inkar edilmiyor. Ancak henüz bu görüntüler üzerine resmi bir açıklama da yapılmamış durumda. Özellikle dünyadan yüksek bir hızla çıkış yapan ışıklar konusunda büyük soru işaretleri mevcut. Bu ışıkların uzun bir süre yeryüzündeki gaz sıkışmaları sonucunda salınan gazların yol açtığı ışımalar olduğu sanılıyordu ancak yeni görüntüler, bunların sadece birer araç olabileceği gerçeğini ortaya koyuyor. Birileri gezegenimize gelip gidiyor ama kim ve ne olduklarını bilmiyoruz…

Bonus: En kötü teori; Naziler

Çok ilginç ve Iron Sky adlı filme de konu olan bir teoriye göre ise UFO olarak gördüğümüz cisimler 2. Dünya Savaşı’ndan önce Nazi Almanya’sının Ay’ın karanlık yüzünde kurduğu bir tesiste üretilen uzay araçları. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Ay’da mahsur kalan Nazi kolonisinin yıllar içerisinde teknolojilerini gerliştirdikten sonra dünyayı yeniden istila etme amaçları bu teorinin temelini oluşturuyor.

Son derece uçuk olsa da bu teoriyi destekleyen pek çok Nazi hayranı “kurtuluş” olarak gördükleri işgal gününü hasretle bekliyor ve her dolunayda gökyüzüne bakarak, Nazilerin muhteşem dönüşünü bekliyorlar.

(Oktay Volkan Alkaya – Radikal)